28 Aralık 2007 Cuma

Mevlana

2007 yılı UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu) tarafından Mevlana yılı olarak kabul ve ilan edilmişti.
Mevlana Celaleddin-i Rumi, 1207 yılında Horasan’da doğmuş- 1273 yılında Konya’da vefat etmiştir. İlk derslerini Sultanü’l- Ulema (Bilginler Sultanı) olarak isimlendirilen babası Bahaeddin Veled’den almış, düşünceleri Şems-i Tebrizi ile şekillenmiştir.
Selçuklular döneminde yaşayan Hz. Mevlana, tüm insanlığı kuşatan düşüncesi ve evrensel mesajıyla yaşadığı çağı aşarak günümüze ulaşmış gönül insanıdır.
Günümüzü yüzyıllar öncesinden görebilen engin hoş görüşü ve sevgisi ile dünya da hayranlık uyandıran büyük bir düşünce insanıdır.
O, felsefesini sevgi-hoşgörü-doğruluk-dürüstlük-iyilik gibi değerler üzerine kurmuştur. Onun güzel sözleri çağımız da insanların gönlüne yerleşmiş, düşüncesini şiirlerle anlatmıştır. Onun en büyük eseri mesnevisidir. O Mesnevi de şöyle der:
“Cömertlikte akarsu gibi ol, Merhamette güneş gibi ol, Ayıpları örtmede gece gibi ol, Asabiyette ölü gibi ol, Alçak gönüllülükte toprak gibi ol,Hoş görüde deniz gibi ol,Ya olduğun gibi ol, Ya göründüğün gibi ol.”
Mevlana’ya göre Allah’a ulaşmanın yolu ilahi aşktan geçer. O, Sema ederken tüm dünya ile aşkta birleşmiştir. Ellerinden birini gökyüzüne, diğerini yeryüzüne çevirirken Allah’tan aldığını insanlığa sunmuştur. Başka bir ifade ile Hak’tan aldığını halka sunmuştur. Neyden çıkan ses, ruhun aslına dönüşünün sesidir.
Mevlana 17 Aralık 1273 tarihinde güneş batarken bu âlemden öteki âleme göç etmiştir. Ölümünü doğum günü olarak nitelendirdiği için, onun ölüm yıl dönümü doğum günü olarak kabul edilir. Mevlana'ya göre ölmek, Allah'a kavuşmaktır. Sevdiğine ulaşmaktır. Onunla bütünleşmektir. Onun ölüm gecesi vuslat gecesidir. O geceye düğün gecesi anlamına gelen “Şeb-i Aruz” denilmektedir.
Her sene 17 Aralık’ta Konya da Mevlana için Şeb-i Aruz törenleri yapılır. Yapılan bu törenlerden birine katıldığımızda şunu gördüm. Salonda Türklerden çok yabancı turistler vardı. Konuşmalardan sonra sema gösterileri başlayınca, salonda derin bir sessizlik başladı. O muhteşem manzara karşısında yabancı turistler ellerindeki fotoğraf makineleri ve kameralarla o anı tespit etmeye çalışıyorlardı. Her türlü milletten insanın olduğu bu manzarayı görünce aklıma, Mevlana’nın o evrensel mesajı geldi.
O insanlığa şu çağrıyı yapmıştı:
“Gel, gel ne olursan ol, yine gel! İster putperest- ister ateşperest ol, yine gel!Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da, yine gel Bizim dergâhımız Ümitsizlik dergâhı değildir.”
İşte Mevlana’yı Hz. Mevlana yapan bu çağrıdır. İşte Mevlana’yı evrensel değer yapan bu düşüncedir. İşte Mevlana’yı 2007 yılına taşıyan bu felsefedir.
Neden? Çağımızda Mevlanalar- Yunus Emreler- Hacı bayram Veliler- Hacı Bektaşi Veliler- Akşemsettinler- Hoca Ahmet Yeseviler yetişmiyor.
Çünkü toplum bu değerleri yetiştirecek düzeyde değildir. Bu velilerin yetişmesi için, toplumun bu değerlerin yaşadığı asırdaki insanların ruh olguluğuna ulaşması lazım.
Hz. Mevlana’yı doğumunun 800. yılında rahmetle- minnetle – şükranla anıyorum. Gönlünüz Mevlana’nın gönlü gibi geniş olsun.

Hiç yorum yok: