1 Aralık 2007 Cumartesi

Mesleki ve Teknik Eğitim


Ülkemizde mesleki ve teknik eğitim Selçuklular devrinde Ahilik ocağı ile başlamış, Osmanlılar döneminde sistemleşmiştir. Sosyal bir kurum olan Ahilik usta ve çırak ilişkisine dayanan bir iş eğitimidir.
Cumhuriyet döneminde ise mesleki ve teknik eğitim, 1938 yılında çıkarılan bir kanunla meslek kursları şeklinde başlamış; 1977 yılında çıraklık- kalfa ve ustalık kanunuyla yeniden düzenlenmiş; 1986 yılında çıraklık ve mesleki eğitim kanunuyla eksiklikler giderilerek son şeklini almıştır.
Bilim ve teknolojinin çok hızlı gelişmesi, sanayi ve iş dünyasındaki yenilikler, ülkemizde mesleki ve teknik eğitimin yeniden yapılandırılmasını gerektirmektedir.
Nitelikli üretimin, ancak nitelikli elemanlarla mümkün olacağı muhakkaktır. Ülkemizde, mal ve hizmet üretiminde nitelikli ara elemana ihtiyaç vardır. İş dünyasındaki bu ara eleman sıkıntısı, dış pazarlardaki rekabet gücümüzü zayıflatmaktadır.
Türkiye’nin gelişmesi, sanayinin gelişmesine; sanayinin gelişmesi ise mesleki ve teknik eğitimin gelişmesine bağlıdır.
Ülkemizde mesleki ve teknik eğitimin, eğitim sistemimizdeki payı % 30 civarındadır. AB ülkelerinde ise bu oran % 70 civarındadır. Avrupa ülkelerinde eğitim arz talep dengesine göre planlanmıştır. Eğitim programları piyasa ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde düzenlenmiştir.
Gelişmiş ülkelerin mesleki ve teknik eğitimde ileri ülkeler olması veya mesleki ve teknik eğitimde ileri ülkelerin sanayileşmiş ülkeler olması, tesadüf değildir. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile uygulanan eğitim politikaları arasında doğrudan ilişki vardır.
Mesleki eğitimde görev yaparken Almanya’dan misafir öğretmenler ve öğrenciler geldiler. Onlara İstanbul’un tarihi ve turistik yerlerini gezdirdik. Akşam da bir restauranta yemeğe götürdük.
Servis yapan garsona Alman öğretmen sordu: “Sen hangi okulu bitirdin.”
Garson: “Meslek Lisesi Elektrik bölümü mezunuyum.”
Alman öğretmen: “Türkiye çok zengin bir ülke. Elektrikçi olarak yetiştiriyor. Garson olarak çalıştırıyor.”
Alman öğretmen biliyor ki, mesleki ve teknik eğitim çok pahalı bir eğitimdir.
Bulgaristan’dan son göç eden vatandaşlarımızdan biri ile konuştuğumda şöyle dedi: “Türkiye de çalışmak isteyen insanlar için çok iş var. Ben fayansçılık meslek lisesi mezunuyum. Türkiye de bu işi, eğitim almamış renk ve dekor uyumunu bilmeyen insanlar yapmaktadır. Ben eğitim almış biri olduğum için firmalar benim peşim de koşmaktadır.”
Ülkemizde mesleki ve teknik eğitimin yapısı incelendiğinde oturmuş bir sistemin olmadığı, sürekli sistem arayışına gidildiği görülmektedir. Eğitim kurumları, dünya pazarlarında rekabet edebilecek ara eleman gücünü yetiştirebilecek nitelikte değildir.
Meslek lisesi öğrencilerinin üniversiteye girişlerinde karşılaştıkları haksız katsayı engeli, mesleki ve teknik eğitimi olumsuz yönde etkilemiş; öğrencileri ve velileri mesleki ve teknik eğitimden uzaklaştırmıştır. Bu durum meslek liselerinde öğrenci akışının azalmasına neden olmuş ve nitelikli ara elemen gücü azalmıştır.

Netice olarak diyorum ki: Bu yanlış ve haksız katsayı uygulamasına derhal son verilmeli; meslek liselerine fen ve matematik temeli olan öğrenciler alınmalı; eğitim sistemi iş piyasasının ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmeli; bilgi ve teknoloji üretilerek iş dünyasına sunulmalıdır.
Bir eğitimci olarak öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler gününü kutlar, meslek hayatlarında üstün başarılar dilerim.

Hiç yorum yok: